Biraz Durup Soluklansak mı?
Kitapları sığınacak bir liman olarak gören kaç milyon kişi var sizce yeryüzünde? Acılarını yazarak paylaşan ya da okuyarak günlük hayatın tüm acımasızlığıyla ve olumsuzluklarıyla baş etmeye çalışan kaç insan var? Şu soru aklıma son zamanlarda çok takılıyor? Duygularımızı ifade edemediğimiz, edecek cesareti kendimizde bulamadığımız için mi kötülükler günden güne atıyor? Kapitalist sistemin getirdiği bireysel anlayış insanlar arasındaki bağı yavaş yavaş yok mu ediyor? İnsanlar yavaş yavaş yalnızlaştırılıyor ve tüketim kaynaklı toplumlarda artık gülümsemenin, paylaşmanın, sevginin yerini maddiyat daha çok para kazanma hırsı, rekabet, sevgisizlik, birbirinin ayağını kaydırma çabası yer alıyor. İnsanları gözlemlediğim zaman artık sevgiye dair bir enerji alamıyorum. Market kuyruklarında, metrolarda, otobüslerde, birbirini itip kakmaya çalışan yığınlar görüyorum. Ne zaman gerçekten bu hale geldik ya da getirildik? Sorgulamadan, düşünmeden, okumadan, yazmadan, kendi ihtiyaçlarımıza kulak vermeden sadece ve sadece biriktirme ve biriktirirken ise daha çok biriktirme uğruna mücadele eden ve sonra tüm biriktirdiği haydan gelen huya gider misali savuran başını kuma gömmüş yığınlar oluverdik. Çünkü gelecek telaşı, kaygı bozuklukları, aç kalır mıyım korkusu gibi daha birçok konu bizi bireyselci, kopuk, biriktiren, paylaşmayan yığınlar haline getirdi. İşte en çok da içinden geçtiğimiz bu günlerde daha çok yazmaya, okumaya, kendimizi ifade etmeye, paylaşmaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Okuduğumuz kitapları, beğendiğimiz dergilerdeki yazıları, sevdiğimiz müzikleri birbirimizle paylaşalım. Her gün bir şiir okumaya, ruhumuzu derinleştirmeye ve özgür kılmaya, sırtımızdaki yüklerden kurtulmaya aslında çok ihtiyacımız var. Çünkü yorgunuz, kendimize itiraf etmekten kaçsak ve korksak da haliyle yorgunuz, biraz nefes almaya, anlamaya, kısa süreliğine başarı hırsını, kaygıyı, maddiyatı bir kenara bırakıp okumaya ve farklılaşmaya ihtiyacımız var. Bence denemeye değer.